Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı, ”muasır medeniyet” çizgisine ulaşmak hedefiyle tümüyle ters
şekilde, demokrasinin temel unsurlarından biri olan “basın özgürlüğüne aykırı düşen işlem,
eylem ve tasarrufların sıklıkla yaşandığı bir yıl oldu.
Ne yazık ki bunun son örneği gazeteci Furkan Karabay’ın tutuklanmasıdır. Meslektaşımız,
aleni olan, yani tüm kamuoyuna zaten açık olan bir duruşmanın tutanaklarını tahrif
etmeden, çarpıtmadan – aynen – yayımladığı için tutuklandı!
Artık neye şaşıracağımızı bilemediğimiz bir ortamda; İletişim ve Hukuk Fakültelerinde
gazetecinin “hakkı ve görevi” olarak izah edilen bir eylemi nedeniyle, yani sırf gazetecilik
yaptı diye, meslektaşımız hapse atıldı.
Bu eylemi, anlamakta ve anlamlandırmakta güçlük çekiyoruz. Tutuklamanın, Anayasa
Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Yargıtay kararlarına da uymayacak bir
şekilde, “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek” olarak nitelendirilmesine
şaşırıyoruz. Asıl hedef, gazeteciliği teröristlik diye tanımlayıp, gazetecileri hapsederek
muhalefeti ve onunla anılan basını, medyayı susturmak olarak düşünüyoruz.
Şüphesiz, böyle bir karar, haberleştirilmesinde kamu yararı bulunduğu apaçık olan bilgilerin
yayımlanmaması konusunda tüm basın üzerinde caydırıcı bir etki doğuracak. Bu da, bir kez
daha, demokrasimiz ve hukukumuz adına ”muasır medeniyetten uzaklaşmak anlamına
gelecek.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girdiğimiz 2024’te, Türkiye’nin tarafı olduğu uluslararası
antlaşmalar ve Anayasa’da öngörülen “insan haklarına saygılı demokratik hukuk devleti”
esaslarına yargı organlarımızın azami surette hassasiyet göstermeleri mutlak bir
zorunluluktur.
Türkiye gazetecileri en uzun süre hapseden ülkeler arasında maalesef beşinci sıraya yükseldi;
böyle anılmaktan utanıyoruz.
Bu ideal ile uyuşmayan söz konusu tutuklama kararının ivedilikle gözden
geçirilmesi gerektiği inancıyla, yetkili makamları bu konuda göreve davet ediyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
BASIN KONSEYİ