Bugün 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü. Ne yazık ki Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında ancak 149’uncu sırada yer alan ülkenin medyası olarak bu günü buruk kutluyoruz.
Birleşmiş Milletler teşkilatının 29 yıl önce aldığı bir kararla her yıl 3 Mayıs, tüm dünyada Basın Özgürlüğü Günü olarak kutlanıyor. İfade ve basın özgürlüğünün demokrasinin olmazsa olmazı; medyanın da demokratik yönetimlerde yasama, yürütme ve yargıdan sonra ‘dördüncü kuvvet’ olduğu her 3 Mayıs’ta bir kez daha vurgulanıyor.
Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nün kutlandığı bugün Türkiye’de, ne yazık ki ifade ve
basın özgürlüğü her zamankinden daha büyük tehdit altında. Medyanın yüzde 95’ini
tam kontrolüne alan iktidar, neredeyse tek merkezden yönetip propaganda aygıtı gibi
kullanıyor. Eleştirel yayın yapan bağımsız medyayı kendisine ‘muhalif’ gören iktidar,
özerkliğini yitiren Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Basın İlan Kurumu’nu
(BİK) aparat olarak kullanarak, yayın kuruluşlarını ekonomik yönden çökertilip
susturulmaya çalışılıyor.
Medyamızda sansür ve oto-sansür baskısı da giderek ağırlaşıyor. Habere ulaşım
engelleniyor, halkın habere ulaşım hakkı ihlal ediliyor. Her an bir yazısından, attığı
başlıktan, kullandığı atasözünden ya da sosyal medya paylaşımındaki bir kelimeden
gazetecilere soruşturma başlatılıp, davalar açılabiliyor. Gece yarıları gözaltılar, terör
bağlantısı suçlamaları ve tutuklamalar işkenceye dönüşüyor.
Tüm bu olumsuzluklara karşın, her türlü baskı, tehdit ve saldırılara direnerek
yılmadan mücadele eden, kalemini satmayıp halka gerçekleri ulaştırma uğruna canını
ortaya koyan gazeteciler var oldukça asla umutsuz değiliz.
Basın Konseyi olarak bir kez daha Türkiye’de demokrasi, ifade ve basın
özgürlüğünün evrensel standartlara ulaşacağı; Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nün
coşkuyla kutlanacağı günlere kavuşma azim ve kararlığında olduğumuzu bildiririz.
BASIN KONSEYİ