BASIN KONSEYİ YÜKSEK KURUL KARARI
DOSYA NO : 2024 – 7
KARAR TARİHİ- : 28.02. 2024
ŞİKÂYET EDEN : Öcal Uluç
ŞİKAYET EDİLEN : Yok
ŞİKAYET KONUSU:
Gazeteci Öcal Uluç, köşesinde yazdığı yazıda, Basın Konseyi’ni de göreve davet
ederek bazı suçlamalarda bulundu. Suçlamalar şöyleydi:
“Ocak ayında, “ulusal” ve “saygın” bir gazetemizde, “gazeteciliğe, spor yazarlığına,
futbol yorumculuğuna kapkara leke düşürenlerin olduğunu” iddia eden bir yazı
yayımlandı. Ben de “bu iddialarla ilgili olarak, başta Türkiye Spor Yazarları Deneği
(TSYD) olmak üzere meslek kuruluşlarımız olan cemiyetlerimizi ve Basın Konseyi’ni
göreve davet eden” yazımda, iddiaları anlatmıştım. Şöyle ki…
“Ey ‘evrensel gazetecilik ilkelerini tüzüklerine yerleştiren’ meslek kuruluşlarımızın,
başta Türkiye Spor Yazarları Derneği ile merkezi İstanbul olan Gazeteciler
Cemiyetinin ve de sloganı ‘Daha özgür ve saygın bir medya için’ olan Basın
Konseyinin yöneticileri, geçen hafta ‘ulusal’ bir gazetemizin ‘müstear ad kullanan’
spor yazarının ‘tüyler ürpertici’ yazısında yazılanlar için ‘araştırma ve soruşturma
yapmak’ ve de alacağınız sonuçlara göre de ‘gereğini yerine getirmek’ zorundasınız.
Çünkü, kuruluşlarımıza üye olan ‘bütün futbol yazan ve yorumlayan gazeteciler’
töhmet altındadır; susamazsınız, bilmezlik, duymazlık edemezsiniz!..
‘Locanın duvarındaki tabloyu isteyen gazeteci kim? Özellikle basın tribününde
onlarca kişiye yer varken bir kısım gazeteci neden locadan izliyor? Locadan izleyen
gazeteciler kimler?’ sorularının sorulması ile başlayan ve daha sonra yazarlar
bölümünden kaldırılan yazı, benim bilgisayarımda duruyor. Ve de bu yazımı, tüylerim
diken diken olarak ve o yazıyı tekrar tekrar okuyarak yazıyorum… Yazar, ‘Loca
sahiplerinin de, o localara giden gazetecilerin de kimler olduğunu bildiğini, elinde
raporlar olduğunu’ iddia ederek… ‘Localarda gazetecilerin içtiği viskilerin markasını
bile biliyorum. Hangi gazeteci kaç duble içti, ne kadar fıstık yedi? Locaya gelen
kebaplardan kaç porsiyon götürdü? Hepsini biliyorum. Çünkü rapor masamda
duruyor’ diyerek… ‘Pahalı viski bile ikram etmiyorlar. Yancı olduğunuz için size en
ucuz viski ikram ediliyor’ cümlesini kuruyor…
Yazıda ‘çok ağır suçlamalar, iddialar, ifadeler, hakaretler’ var. Yazar, ‘30 Ağustos’a
kadar mühlet verdiğini’ ve de ‘Eğer durum düzelmezse, medyada temizlik
operasyonu yapacağını’ ifade ederek, yazısına noktayı koyuyor…”
Neredeyse bir ay geçti, o gün bugündür, meslek kuruluşlarımızdan ses seda
çıkmadı… “İddialar araştırılıp, ‘doğru değilse’ de, ‘doğru ise” de gereğinin yapılması
gerekirdi. Ama, bu adım atılmadı ve leke, “mesleğimizin, İstanbul statlarında maçları
izleyip yazan ve TV ekranlarınsa yorumlayan” meslektaşlarımızın üzerine “yapışıp”
kaldı!..
Şubat başında bu defa T24 Bağımsız İnternet Gazetesi (Medya Ombudsmanı) Faruk
Bildirici “Nerelerdesiniz; ‘Bu leke temizlenmeyecek mi?” başlıklı bir yazı yazdı ve
“iddiaları” anlatarak, meslek kuruluşlarımızı göreve davet etti:
“Yazının yayımlandığı 16 Ocak’tan bu yana günler geçti, ne futbol yazarlarından ne
de TSYD’den ses çıktı! Sadece Türkiye gazetesinin spor yazarı Öcal Uluç, bu
yazıdan söz etti. Uluç, ‘Dehşet verici iddialar’ yazısında iddiaların ‘tüyler ürpertici’
olduğunu vurgulayarak TSYD, Gazeteciler Cemiyeti ve Basın Konseyi’ni ‘bu iddiaları
araştırmaya ve gereğini yerine getirmeye’ çağırdı. Ben de Uluç’un çağrısını
destekliyor; meslektaşlarımdan, basın tribünleri ve o localardan fotoğraf da
bekliyorum.”
Faruk Bildirici’ye teşekkür ediyor ve meslek kuruluşlarımızın yöneticilerine “tekrar”
soruyorum; Tüzüklerinizde “meslek saygınlığına halel getirenlerle mücadele” yok mu?
“Mesleğimize sürülen leke” çok koyu ve çok büyüktü… Ya bu tablo?..”
GENEL SEKRETERLİK GÖRÜŞÜ :
Bu yazı üzerine, hem gazeteci Öcal Uluç’a, hem de yazısında ismini vermediği ancak
Yeniçağ Gazetesi’nde imzasız olarak “Spor Medyası’nın Nöbetçi Amiri” mahlasıyla
yayınlanan yazıya bakıldı. Yeniçağ Gazetesi’ndeki isimsiz yazı hakkında Gazetenin
Yayın Yönetmeni Fatih Ergin’e 14 Şubat 20224’te bir mektup yazılarak kendisinden
bilgi talep edildi.
Gazeteci Öcal Uluç, Basın Konseyi’nin harekete geçmesi üzerine “İyi ki varsın Basın
Konseyi” başlığıyla yeniden bir yazı yazdı ve şöyle dedi:
“Ocak ayının tam da ortasında (16 Ocak) Yeniçağ gazetesinin birinci sayfasından
“Karısına yöneticiden kolye isteyen, ucuz viskiye dadanıp duvardaki tabloyu isteyen
gazeteciler kim?” anonsu ve yazarı “Spor medyasının nöbetçi amiri” olarak
tanımlanan bir yazı çıktı.
Yazı, “İstanbul statlarında maç izleyen ve spor sayfalarında yazıp yorumlayan, TV
ekranlarında yorum yapan spor yazarlarını ve futbol yorumcularını ‘isim vermeden’
bütünüyle töhmet altında bırakan ‘tüyler ürpertici iddialar’ ile dolu” idi.
“Medyanın Nöbetçi Sicil Amiri ve Spor Dünyasının Nöbetçi Amiri” mahlasıyla kaleme
alınan bu yazıda “bazı futbol yazarlarının maçları basın tribünü yerine kulüp
yöneticilerinin, iş adamlarının özel localarında izlediği” öne sürülerek “Hepsini
biliyorum, çünkü rapor masamda” deniyor, “Localarda gazetecilerin içtiği viskilerin
markasını bile biliyorum. Hangi gazeteci kaç duble içti, ne kadar fıstık yedi? Locaya
gelen kebaplardan kaç porsiyon götürdü” diye devam ediliyor ve de… “Gazeteci
misiniz, kulüplerin çalışan elemanı mı? Nedir bu dalkavukluk” diye soruluyordu.
Dahası, daha acıydı; localarda maç izlenirken, iş adamlarından neler talep edildiği
anlatılıyordu; “Hele bakın taleplere; kimi eşinin doğum günü için kolye ister. Kimi
locadaki tabloyu… Kimi tatil peşinde koşar, kimi internet sitesine reklam almayı. E
bunları istediğiniz kişiler sonra herkese bunları anlatıyorlar yahu.” Ve yazıda tehdit de
vardı; “Ulan mesleğin içine ettiniz. Ama meydan artık boş değil. Topunuzu hizaya
getireceğim. Medyada temizlik operasyonu yapacağım. Haberiniz ola. Size 30
Ağustos’a kadar müddet…”
Ben, “bu yazıyı ‘Dehşet verici iddialar var; meslek kuruluşlarımız görev başına!..’
başlıklı yazımla “özetledim” ve ardından Faruk Bildirici 5 Şubat’ta “16 Ocak’tan bu
yana günler geçti ne futbol yazarlarından ne de TSYD’den ses çıktı! /… Sadece
Türkiye gazetesinin spor yazarı Öcal Uluç, bu yazıdan söz etti. Uluç, “Dehşet verici
iddialar” yazısında iddiaların “tüyler ürpertici” olduğunu vurgulayarak TSYD,
Gazeteciler Cemiyeti ve Basın Konseyi’ni “bu iddiaları araştırmaya ve gereğini yerine
getirmeye” çağırdı.
Ben de Uluç’un çağrısını destekliyor; meslektaşlarımdan, basın tribünleri ve o
localardan fotoğraf da bekliyorum” diye yazdı…
Gene “ses seda çıkmayınca”, bu defa 9 Şubat’taki “Bu tablo daha acı” başlıklı yazım
ile “Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin, merkezi İstanbul olan Gazeteciler
Cemiyeti’nin ve Basın Konseyi’nin yönetimlerini görevlerini yapmaya” davet ettim.
Ve Basın Konseyi’nden ses geldi. Yüksek Konsey Üyesi Attila Gökçe, benden
Yeniçağ’da çıkan yazıyı istedi, mail ile gönderdim. Daha sonra Kurum Temsilcisi İzmir
Gazeteciler Cemiyeti Başkanımız Dilek Gappi aradı. “İstanbul’da yapılacak”
toplantıya gidiyordu; toplantıda “Yeniçağ’daki yazı” ve iddialar” da görüşülecekti.
Attila Gökçe de, Dilek Gappi de “yazıyı yazanın adını” sordular. Onlara “Yazıda
yazanın adı yok, garip ve iddialı müstear adlar var” dedim. “Bildiğim her şeyin
yazılarımda olduğunu” söyledim. Ve konu toplantıda görüşüldü… Sonrası… Bana
mektup gönderildi… İnanıyorum ki, soruşturma devam edecek…
Basın Konseyi’nin mektubu ve cevabım!
Basın Konseyi Genel Sekreterliği’nden gelen mektupta “ek bilgiler” isteniyor ve
deniyordu ki;
“10 Şubat tarihli yazınızda spor yazarları ile ilgili iddiaları gündeme getirip, Basın
Konseyi’ni göreve davet ettiğinizi okuduk.
Basın Konseyi, çalışma kurallarının 20. Maddesine göre, ‘Basın Konseyi’ne başvuran
kişinin şikâyetinin gerekçesini ve Basın Meslek İlkeleri’nden hangilerinin ihlal
edildiğine ilişkin görüşünü yazıyla ve açık bir biçimde ifade etmiş olması, ayrıca
şikâyete sebep olan yayın yahut olayla ilgili belgeleri şikâyet yazısına eklemesi şarttır.
Basın Konseyi Yüksek Kurulu, başvuru dışında kalan konuları da Basın Meslek
İlkeleri açısından ele alıp değerlendirebilir.’
Yazılanlar konusunda, etiğe aykırı hareket ettikleri söylenenler hakkında herhangi bir
bilginiz var mı? Varsa, konunun ele alınabilmesi için bunların Basın Konseyi’ne
iletmenizi rica ederiz.”
Ben “bütün bildiklerimi” yazılarımda yazdım. Attila Gökçe’ye gönderdiğim
“Yeniçağ’daki yazının ötesinde” bir bilgim yok. Konseyin Yüksek Kurulunda ve
okuyucu temsilcilerinde İstanbul’da yaşayan, çalışan, statlardaki basın tribünlerine
giden” meslektaşlarımız var. Onlar “yazıyı yazan” yazarı bulabilirler… Ve de… Eğer
“varlarsa” Localara “abone konuk” olarak gidenleri de.
“Bireysel üye olduğum” Basın Konseyi’nin yöneticilerine saygılarımla ve de “olaya el
koydukları için” teşekkürlerimle…”
Yeniçağ Gazetesi Genel yayın Yönetmeni Fatih Ergin ise yanıtında, şöyle dedi:
Cevabımız şudur:
“Onlar kendilerini biliyor. Aslında bunu onların dışında kalan tertemiz gazeteciler de
biliyor.
Ve bu tür olayların sadece bir kulübümüzle sınırlı olmadığı da çok iyi biliniyor. Diğer
kulüplerde de bu tür olaylar yaşanıyor. Gazeteci olduğu iddia edilen isimlerle
yöneticiler arasında. Stadyumlarda localarda.
Ama herkes kulağının üstüne yatıyor.
Bizim bu yazımızdaki amaç yapanların yaptıklarının bilindiğinin bilinmesidir.
Kendilerine çeki düzen verebilirler belki. Bu bir uyarı yazısıdır.
Hepimizin yaptığı gazetecilik mesleğinin kirlenmesine engel olmaktır amaç.
Zaten 19 Şubat 2024 tarihinde Beşiktaş-Konyaspor maçında görülmüştür etkisi.
Yöneticilerin localarında yemekli içkili masalardan uzak durdular, biraz da panik
halinde, isim öğrenmeye çalıştılar.
Haberi yazan gazeteciye de iletildiği mektubunuz ancak sizin de tahmin ettiğiniz
nedenler ne isim vermeyeceğiz.
İsim verme zamanı geldiğinde bunu zaten sitemizde açık açık görebileceksiniz.
GENEL SEKRETERLİK GÖRÜŞÜ:
Gazeteci Öcal Uluç, görüldüğü gibi yazısında da olduğu gibi; verdiği cevapta da
herhangi bir isim belirtmedi. Aynı şekilde, Yeniçağa Gazetesi Genel yayın
Yönetmeni’nden yanıtında bu konuda bir bilgi yoktu. Bu durumda, şikayet edilenler
olmadığı için, dosya hakkında ‘Yersizlik’ kararı verilmesini öneririz.
YÜKSEK KURUL DEĞERLENDİRMESİ:
Yüksek Kurul, yazıları tek tek değerlendirdi, muhataplara yazılan mektuplardan da
herhangi bir isim çıkmadığı anlaşıldı ve bu durumda şikayet edilen somut bir isim
olmadığı konusunda net görüş ortaya çıktı.
SONUÇ:
Sonuç olarak, oybirliği ile dosya hakkında ‘Yersizlik’ kararı verilmesi kararlaştırıldı.