3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde, Basın Özgürlüğü Endeksinde 180 ülke arasında Türkiye’nin hala 153’üncü sırada bulunmasının utancını yaşıyoruz.
Basın özgürlüğü listesinde Bangladeş, Rusya ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi ülkelerin arkasında olduğumuz için utanıyoruz. Türkiye’den sonra ise Ortadoğu, Kuzey Afrika, Çin, Kuzey Kore gibi en baskıcı, demokrasiden tamamen uzak bölgelerin ülkeleri gelmekte.
Birleşmiş Milletler teşkilatının 28 yıl önce aldığı bir kararla her yıl 3 Mayıs, tüm dünyada Basın Özgürlüğü Günü olarak kutlanıyor. Demokrasilerde yasama, yürütme ve yargıdan sonra medyanın ‘dördüncü kuvvet’ olduğu vurgulanıyor.
Ne var ki, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nün kutlandığı bugün, Türkiye’de halkın haber alma hakkı ile ifade ve basın özgürlüğü, her zamankinden daha büyük tehdit altında. Medyanın yüzde doksanbeşi iktidarın tam kontrolünde. Bağımsız yayın yapan ve sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen gazete ve televizyonları işlevsiz bırakıp ‘tek sesli medya’ düzenine tam ulaşmak için RTÜK, Basın İlan Kurumu ve yargı ‘iktidar sopası’ olarak kullanılıyor.
Her an yazısından, attığı başlıklardan, kullandığı kelimelerden haklarında davalar açılan, gözaltıları işkenceye dönüştürülen, terörle bağlantı içine sokulan, hapse atılan, basın kartlarına el konulan yüzlerce gazeteci,10 bini aşan işsiz medya mensubu, hala özgürlüklerinin peşinde hak aramaya çalışırken, Emniyet Genel Müdürlüğünce (EGM) yayınlanan bir genelge bahanesiyle, sansürün boyutu bu kez sokakta kaba tehditli, coplu engellemeye kadar uzatıldı. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün olaylarda polisin görevini ifa ederken, gazeteci ve yurttaşlarca ses ve görüntü alınmasının engellenmesini içeren genelgesi, ANAYASAYA, YASALARIMIZA, Türkiye’nin taraf olduğu ULUSLARARASI ANTLAŞMALARA, MAHKEME İÇTİHATLARINA AYKIRIDIR.
Hukuka aykırı bu talimatların hiçbir geçerliliği yoktur.
Tam aksine, bu talimatı yerine getirmek üzere yurttaşlara karşı zorlamaya başvurmak hukuka aykırıdır ve çoğu adli suç oluşturacaktır.
Anayasamızın 137/2 maddesine göre ise “Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir surette yerine getirilmez: yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.”
1 Mayıs günü yaşananlarda olduğu gibi, gazetecilerin yasalara dayanan çalışma haklarını engelleyen, demokratik ülkelere hiç de yakışmayan örnekleri hatırlatarak, yetkilileri bu talihsiz genelgeyi geri çekmeye, hukuka aykırı talimatlarını ortadan kaldırmaya davet ediyoruz.
Ayrıca vatandaşların, kamu görevlilerinin eylem ve davranışlarını tespit etmeye çalışmalarını önlemek, temel hak ve özgürlüklere aykırı davranışların tespit edilmesini ve delillendirilmesini önlemek anlamına gelir. Kamuya açık alandaki hukuka aykırı eylem ve işlemlerin kayda alınıp tespitinin sağlanmasının, yasak olmanın dışında, bir hak olduğunu, dünya çapındaki örnekleri ile hatırlatmayı görev biliyoruz. Bu tür faaliyetler, ‘özel hayatın gizliliği’ ve ‘kişisel verinin gizliliği’ kapsamında değerlendirilemez. Özellikle de gazetecilerin ses ve görüntü almasını engelleyenlere mani olmak konusunda, devletin ‘pozitif yükümlülüğü’ olduğu da açıktır. Tüm bu hususlarda, Anayasa Mahkemesi’nin, AİHM’in, ulusal ve uluslararası mahkeme kararlarının hemfikir olduğunu bir daha hatırlatmak isteriz.
Tüm bu koşullara rağmen, demokrasiyi ve basın özgürlüğünü evrensel standartlara yükseltip, Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü coşkuyla kutlayacağımız günlere kavuşma azim ve kararlığındayız.
BASIN KONSEYİ
İlk yorum yapan olun